İsmail Kahraman gibi düşünen, milli mücadeleyi yok sayan, Atatürk ve cumhuriyet karşıtı "uyduruk" tarihe inanan çok kişi var.
Peki, yalan tarih anlatısı nasıl başladı? Kimler tarafından yayıldı? Halk yalanlarla nasıl zehirlendi? Biraz da bundan bahsedelim mi?
1- 1940’lı yıllardan beri Atatürk’e karşı sistemli ve bilinçli şekilde yürütülen kara propagandanın temelinde; tarihi olayları çarpıtarak Ata’nın şahsiyetini ve ömrünü adayarak milleti için inşa ettiği Cumhuriyeti, Cumhuriyet devrimlerini itibarsızlaştırma gayreti yatmaktadır.
2- Üzücü olan şu. Atatürk’e yönelik kara propaganda sonucunda üretilen efsanelere, uydurma hikâyelere, safsatalara ve hurafelere toplumun belli bir kısmı inanmaktadır. TBMM'ye başkanlık yapmış olan İsmail Kahraman'ın açıklamalarını gördünüz.
3- Atatürk döneminde camilerin ahır yapıldığı mevzusundan tutun Kur’an-ı Kerim okumanın yasaklandığına, Atatürk’ün İngiliz ajanı olduğundan validesi Zübeyde Hanım’a atılan iftiralara kadar tamamını belgelerle çürüttüğümüz yüzlerce yalan, hurafe, iftira....
4- Atatürk’e yönelik kara propagandanın, dolayısıyla cumhuriyet tarihi hurafelerinin ana kaynağı dönemin Sinop Mebusu Dr. Rıza Nur’un yazmış olduğu hatıralardır.
5- Rıza Nur, mebusluk görevinin dışında İsmet İnönü ile birlikte Lozan Konferansı’nda ülkemizi temsil etmiş, Türkiye’nin ilk Eğitim Bakanı olmuş ve daha sonra Sağlık Bakanlığı yapmış önemli bir şahsiyettir.
6- Ancak günümüzde bu hizmetlerinden çok, kendisinin yazdığı ileri sürülen hatıralarıyla gündeme gelmektedir. Ne yazık ki yaptığı hizmetler yazdığı hatıraların gölgesinde kalmış, Atatürk ve dönemin ileri gelenleri hakkında attığı iftiralar kendi itibarına leke düşürmüştür.
7- Rıza Nur’un hatıraları Atatürk’e saldırmayı amaç edinen odaklar tarafından âdeta ilahi bir kitap gibi sahiplenildi. Maksat, tarihî gerçekleri ortaya çıkarmak değil de Atatürk’e saldırmak olunca hatıraların Rıza Nur’un kaleminden çıkıp çıkmadığını araştırma gereği duyulmadı.
8- Hatıralarını yazarken Rıza Nur’un ruh sağlığının yerinde olup olmadığı, yazdıklarının gerçek olup olmadığı gibi detaylarla ilgilenilmedi. Atatürk’ün annesine iftira atacak kadar alçalan alnı secdeli müfteriler, Rıza Nur’un hatıralarını kaynak gösterdiler.
9- Hatta Rıza Nur'un hatıralarında yazdıklarından yola çıkarak Zübeyde Hanım'a çirkin iftiralar atan uyduruk bir belge düzenlemekten de çekinmediler. İşi gücü bırakıp eski harfli bir belge yazdılar. Bu belgeyi çeşitli yere postalayıp Atatürk'ün annesine iftira attılar.
10- Atatürk'ün kıymetli annesinin (özür dileyerek söylüyorum) kötü kadın olduğunu kendilerince ispat etmek için uyduruk belge düzenleyen müfteriler sorsanız hepimizden çok Müslümandılar.
11- Rıza Nur’un hatıralarının yazılma ve yayımlanma serüvenini birazdan anlatacağım ve okuyunca çok şaşıracaksınız. Fakat öncelikle Cumhuriyet tarihi yazımında Rıza Nur’un hatıralarına itibar edilmemesi gerektiğinden ve bunun nedenlerinden bahsedelim.
12- Hatıratlar, tarihçilikte birinci elden kaynak sayılmazlar. Nedir birinci elden kaynaklar? Olayla ilgili bilgi veren ve olayın gerçekleştiği döneme ait, her türlü devlet evrakı, zabıt, yazılı beyanat vb. birinci elden kaynak kabul edilir.
13- Hatıralarını yazdığı dönemde Rıza Nur’un ruh sağlığının yerinde olmadığını düşündüren ciddi nedenlerimiz var. Bunları Hurafeler kitabımda detaylarıyla yazdım. Patreon'da da paylaşacağım. Buradan yazılmayacak kadar uzun.
14- Hepsinden önemlisi Atatürk’e yönelik iftiraların yer aldığı bölümler hatırata sonradan eklenmiş durumda. Sayfa kenarına küçük notlar halinde ve sonradan eklenmiş. Araştırmacı Cihan Oktay Fransa Arşivlerini tarayarak bu gerçeği ortaya çıkardı. Kendisine teşekkür ederim.
15- Atatürk ve ailesine iftiralar içeren kısımların sonradan eklendiğini görüyorsunuz. Cihan Oktay'a tekrar teşekkürler.
16- Bu notları sonradan kimin eklediğine dair bazı görüşler varsa da konu net şekilde aydınlatılmış değil. Bilinen tek şey, Atatürk'e iftiralar içeren bölümlerin hatıranın ana metnine dahil olmadığı, sonradan eklendiği.
17- Gelelim hatıratın yayınlanma serüvenine…
Rıza Nur Hatıratı gibi çok önemli bir tarihî belgenin mikrofilmleri nasıl oluyorsa İngiltere British Museum’dan çıkıp ve yayınlanmak üzere İstanbul’a kadar geliyor. İstanbul’da kime teslim ediliyor dersiniz? Kadir Mısıroğlu’na.
18- Mısıroğlu, hatıratın kendisine verilmesiyle ilgili “Cağaloğlu’na yerleştim. Burada diğer eserlerimi telif ederken elime Rıza Nur’un British Museum’a koyduğu hatıralarının mikrofilmi geçti. O’nu hayâli ‘Altındağ Yayınevi’ adıyla yayınladım.” diyor.
19- Atatürk'e yönelik kara propagandanın kaynağı niteliğindeki bir kitabın mikrofilmleri İngiltere’den çıkmış, pek çok ülkenin gümrüğünden geçerek Türkiye’ye kadar gelmiş ve başka kimse kalmamış gibi Kadir Mısıroğlu’nun eline geçmiş. O da yayınlayıvermiş!
20- Rıza Nur hatıratı, 1967 yılında Kadir Mısıroğlu tarafından Dursun Satılmışoğlu adına kurulan Altındağ Yayınevinde basılarak yayımlandı.
Burada biraz Kadir Mısıroğlu'ndan bahsedelim.
21- Hatıratın ilk iki cildi yayımlandıktan sonra 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun uyarınca İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesinin 968/38 sayılı kararıyla toplatıldı ve dağıtımı yasaklandı.
22- 1970 yılında Mısıroğlu, “Lozan Zafer mi, Hezimet mi?” kitabının 2. baskısını yayınladı. Bu kitap da 5816 sayılı kanun uyarınca toplatıldı. Mısıroğlu yine 1970’te, Millî Türk Talebe Birliğindeki konferansta Harf Devrimi aleyhinde sözler sarf ettiği için 7 yıl hapis cezası aldı
23-Beklediği genel af kararı gecikince rapor almak için Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tedavi görmeye başladı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Servisinden bir rapor aldı ve tahliye edildi. Deli denilmesi buradan kaynaklı.
24- Üç ay sonra genel affın çıkmasıyla tamamen serbest kalan Mısıroğlu, siyasete atıldı. 1977’de Millî Selamet Partisinden Trabzon milletvekili adayı oldu ancak seçimi kaybetti. Bir yıl sonra partinin Genel İdare Kuruluna seçildi.
25- 12 Eylül 1980 darbesiyle parti yöneticileri tutuklanırken Mısıroğlu yurt dışına kaçtı. Önce Almanya'ya gitti. Sonra İngiltere'den sığınma hakkı istedi. Vahdettin gibi yani. Neyse. 1991'de tekrar Türkiye'ye döndü.
26- “Hilafet gelsin, isterse Amerika’nın kuklası bir halife gelsin.” diyecek kadar hilafet ve şeriat fanatiği olan Mısıroğlu’nun yurt dışında 11 yıllık sürede şeriatla yönetilen ülkelerin hiçbirine uğramadığını görüyoruz.
27- Almanya’da camileri dolaşıp, kurduğu sucuk fabrikası için Müslümanlardan para topladığı, topladığı hac parasıyla Bebek’ten ev aldığı iddialarına hiç girmeden Kadir Mısıroğlu sayfasını kapatalım, biraz da belgeler ışığında Necip Fazıl Kısakürek’ten bahsedelim.
28- Necip Fazıl, bildiğiniz gibi Türkiye’nin güzide şairlerinden olup, CHP karşıtlarının ideolog kabul ettiği bir kişidir. Bunun yanında Necip Fazıl tarih eğitimi almamıştır, tarihçi değildir. Tarihî meselelerde söz söyleme yeterliliğine sahip bir tarih uzmanı hiç değildir.
29- Hâl böyle iken Cumhuriyet tarihinin önemli meseleleri üzerine yazıp çizmeye başlayınca, bu alanda ortaya koyduğu yanlış fikirler tarih bilimini tahrif etmiştir.
30- Bugün bile “derin tarih” veya “alternatif tarih” adı altında Atatürk’e saldıran yazarların birçok tarih tezinin dayanağının Necip Fazıl’ın o dönemde yazdıkları olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
31- 1943 yılına kadar Necip Fazıl, bildiğimiz siyasi kimliğinin tam aksi işler yapmış, cumhuriyet düşmanlarına göz açtırmamış, Atatürk ve cumhuriyet devrimlerini hararetle savunmuştu.
32- 1934 yılının Aralık ayında Ankara Türk Ocağındaki Kubilay’ı anma toplantısında konuşan Necip Fazıl, "Türkiye nüfus kütüklerindeki softa ve mürtecinin yeşil kanını kurutacaksın. Bu kadar.” demişti.
33- Necip Fazıl Atatürk'ün vefatı üzerine 26 Kasım 1938'de şunları yazmıştı:
Millî kahramanın ölümü önünde duyduğumuz matem hissini tek bir emniyet duygusu ile teselliye muktediriz. Teknesinde Atatürk’ü yoğuran Türk milleti daima Atatürk gibi kahramanlara ihtiyaç duyacaktır.
34- 1943 yılının Mayıs ayında Necip Fazıl, Büyük Doğu isimli bir dergi kurduğunu ve CHP ölçülerine uygun yayın yapacağını söyleyerek CHP’den dergi için 5000 lira kefalet ücreti istedi. Düşünün, CHP karşıtı yayıncılık yapan Büyük Doğu aslında CHP çizgisinde yayın için kurulmuştu.
35- Necip Fazıl, CHP’den milletvekili adayı olmayı bile istemişti. Sonradan yerden yere vuracağı CHP’de siyaset yapmak isteyecek kadar savunuyordu partiyi.
36- Bu sürede Atatürk’ü öven yazılar yazdı. Büyük Doğu’nun 9. sayısını “Atatürk’ün Altın Anahtarla Açtığı Son Fabrika Kapısı. Şimdi Onun Ruhu Aynı Anahtarla Türk’ün Zafer Kapısında” başlıklı kapakla çıkarttı. Derginin 10. sayısında “Atatürk Dirilecektir” başlıklı bir yazı yazdı:
37- Basın Yayın Genel Müdürlüğünün 17 Şubat 1944 tarihli raporunda Necip Fazıl’ın Büyük Doğu dergisinin sömürgelerinde milyonlarca Müslüman bulunan bir devletin, yani İngiltere’nin politikasına hizmet ettiği belirtiliyordu.
38- Rapora göre Necip Fazıl defalarca uyarılmasına rağmen aynı yolda yürümeye devam ediyordu. Bu rapor Necip Fazıl’ın faaliyetleri hakkında geleceğe dair bir uyarı niteliğindeydi.
39- Raporu hazırlayanlar Necip Fazıl’ın hem İslamcı hareket hem de milliyetçi muhafazakâr kesim üzerinde yaratacağı etkiyi erkenden tespit etmişlerdi.
40- Rapor, Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’da henüz Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı yayınlara başlamadığı dönemde yazılmıştı. Rapor da Necip Fazıl’ın “Atatürk Dirilecektir” başlıklı yazısı da eleştiriliyor ve “maksadını Atatürk adıyla maskeliyor” ifadeleri kullanılıyordu.
41- Rapordan anlaşılacağı üzere hükûmet Necip Fazıl’ın yazılarını zararlı buluyor, “Atatürk Dirilecektir” başlıklı yazısını bile esas maksadını gizlemek için yazdığını düşünüyordu. Necip Fazıl hükûmetin gözünde zararlı birisiydi.
42- Dolayısıyla Necip Fazıl’ın milletvekilliği başvurusu kabul edilmediği gibi, dergi için istediği para da gönderilmedi. Hal böyle olunca Necip Fazıl'ın fikirleri CHP aleyhinde değişmeye başladı. Çizgisi tamamen zıt yöne kaydı.
43- Necip Fazıl’ın düşünce dünyasının benim yazdığım gelişmelerden sonra değil, Abdülhâkim Arvasi ile tanışması ve onun fikirlerinden etkilenmesi sonucunda değiştiğini ileri sürenler olacaktır. Peşinen cevap vereyim. Bu doğru değil.
44- Çünkü Necip Fazıl’ın Abdülhâkim Arvasi ile tanışması 1934 yılında gerçekleşiyor. Yayımladığım belgelerin tamamı bu tarihten sonrasına ait. Necip Fazıl 1938’de Atatürk’ün vefatı üzerine “Türk milleti Atatürk gibi kahramanlara ihtiyaç duyacaktır.” şeklinde yazı yazıyor.
45- 1943’te CHP çizgisinde yayın yapacağım diyerek partiden para istiyor, 1944 yılında bile Büyük Doğu’da Atatürk’ü öven yazılar yazıyor. CHP’ye milletvekili adaylığı başvurusunu da Abdülhâkim Arvasi ile tanışmasından yıllar sonra yapıyor.
46- Necip Fazıl’ın CHP’li çizgisinin değişmesi ile Abdülhâkim Arvasi’yle tanışması arasında en az 10 yıl var. Bu küçük hatırlatmayı yapıp konumuza dönelim.
47- 1947 yılına gelindiğinde Necip Fazıl’ın CHP karşıtlığı Atatürk’e hakaret boyutuna ulaşmıştı. 29 Ağustos 1947 tarihli bir arşiv belgesi Necip Fazıl’ın Atatürk’e hakaret içeren yayınlar yaptığını ve buna bütün yurttan tepkiler geldiğini gösteriyordu.
48- Tepkiler öyle büyümüştü ki Türk milleti Ata’sına edilen hakarete karşı protesto mitingleri düzenlemişti.
49- 14 Ekim 1950’de Afyon’da Büyük Doğu Cemiyetinin şubesini açan Necip Fazıl, yaptığı konuşmada Tanzimat Dönemi’nden bu yana ki Türk büyüklerini eleştirmiş, Atatürk’e de ağır hakaretlerde bulunmuştu.
50- Konuşmayı dinleyen gençler Necip Fazıl’a hiçbir Türk büyüğünün geçim ve şöhret için kendisi gibi dini istismar etmediğini söylemişlerdi, bu gençlerle Necip Fazıl taraftarları arasında kavga çıkmıştı.
51- 22 Aralık 1950 tarihli Büyük Doğu’da Atatürk’ü din ve şeriat düşmanı ilan eden Necip Fazıl, 15 yıllık icraatıyla din ve imanı yok etmeyi amaçlayan Atatürk’e dost olmanın Allah ve peygamber düşmanlığı olduğunu söylüyordu.
52- Büyük Doğu, 16 Şubat 1951 tarihli nüshasının kapağında CHP inkılabını çıplak kadın, içki ve kumarla tasvir ediyordu. Necip Fazıl, tam 17 gün sonra meşhur kumarhane baskınında yakalanacak ve basına edebî araştırmalar için kumarhaneye gittiğini söyleyecekti.
53- Necip Fazıl 1959’da yine Atatürk ve devrimleri hedef alan yazılar yazdı. Bu yazılar CHP tarafından kınanırken, öğrenciler Necip Fazıl’ı protesto eden mitingler düzenlemek istediler. Ancak Demokrat Parti hükûmeti gençlerin miting düzenlemesine izin vermedi.
54- Mitingleri düzenleyen ve konuşma yapacak olan öğrenci liderleri gözaltına alındı. Öğrenciler Adnan Menderes’e çektikleri telgraflarla arkadaşlarının serbest bırakılmasını istediler.
55- Diğer taraftan, Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’da yaptığı cumhuriyet karşıtı propaganda doğal olarak toplumun bir kısmını etkilemişti, Necip Fazıl’ın görüşlerini benimseyen, fikirlerini bayrak edinen ciddi bir kitle ortaya çıkmıştı.
56-Necip Fazıl da yaptığı propagandanın neye hizmet ettiğini biliyor ve Adnan Menderes’e bir mektubunda şöyle diyordu:
“Benim yaptığımı yapanlara hükümetler ve rejimler servetlerini yağdırır."
57- Adnan Menderes Yassıada’da yargılandığı sırada örtülü ödenekten Necip Fazıl Kısakürek’e aktarılan 147.500 lira için açıklama yaparken şu ifadeleri kullanmıştı:
58- “Onun yazılarının memleket yararından ayrıldığını gördüğümüz zaman münasebeti kestik, uzun zaman münasebeti kesiyoruz, tekrar geliyor. ‘Düzelteceğim, doğru gideceğim’ diyor, bu şekilde devam ediyor.”
59- Necip Fazıl’ın Büyük Doğu dergisinde yaptığı propagandayı bir kenara bırakıp biraz da yazdığı kitaplardan bahsedelim. Necip Fazıl çok sayıda tarih kitabı yazdı ve ortaya attığı uyduruk tarih tezleriyle gerçek tarihe büyük zarar verdi.
60- Necip Fazıl’ın tarih kitapları yazmaya CHP karşıtı siyasi propagandalarından epey sonra başladığını görüyoruz. 1964 yılında “Ulu Hakan II. Abdülhamid Han”, 1968’de “Vahidüddin”, 1969’da “Son Devrin Din Mazlumları” kitaplarını kaleme aldı.
61- Necip Fazıl'ın uyduruk tarihçiliği tez yazan Ahmet Özgür Türen’in Necip Fazıl’ın tarih yazıcılığıyla ilgili şu değerlendirmesi oldukça yerinde ve önemlidir:
62- “Mesela Cumhuriyet’in kurulması ile sorunu olan Necip Fazıl, Vahdettin kitabını yazdı.Bu kitapta Vahdettin’in hain olmadığını, tam aksine vatanın kurtarılması için mücadele eden bir vatanperver olduğunu kanıtlamaya çalışmıştır.
63- Necip Fazıl aynı zamanda şeriatçıydı ve laiklik düşmanı idi. Rejime karşı gelmesiyle bilinen din adamlarından İskilipli Atıf’ı, din elden gidiyor diye Güney Doğu’da ayaklanan Şeyh Sait’i, +++
64- özünde Kürtçü bir isyan olan ama din kökenli bir ayaklanma gibi lanse ettiği Dersim İsyanının lideri Seyit Rıza’yı ve hatta kendini mehdi ilan eden ve Teğmen Kubilay’ı katleden Derviş Mehmet’i dahi masum göstermek için Son Devrin Din Mazlumları kitabını yazdı.
65- Laik ve aydın bir eğitim sistemine karşı olan Necip Fazıl, çağdaş eğitim kurumlarından olan Köy Enstitüleri’ne de değinmiş ve çirkin ithamlarda bulunmuştur. Çünkü kız çocuklarının okumasından ve onların toplumun eşit bir ferdi olmasından rahatsızdır.
66- Kitaplarında yazdıklarını çıkarmış olduğu dergilerde de yazmıştır. Dernek çatısı altında aynı tematik mücadelesine devam etmiş ve birçok takipçisi olmuştur.
Şehir şehir gezdiği ve verdiği konferanslarında Cumhuriyet tarihi ile hesaplaştığı gözlenmektedir."
67- Özetle; Atatürk’e yönelik kara propaganda ve yalan tarih anlatısının, yazılışı ve yayınlanması şaibelerle dolu olan Rıza Nur hatıratındaki hezeyanların Kadir Mısıroğlu ve belli çevrelerce topluma duyurulması suretiyle yapılan kara propagandaya dayandığını söyleyebiliriz.
68- Buna önceleri Atatürkçü iken sonradan siyasi çizgisi değişen Necip Fazıl’ın ortaya attığı yalan yanlış tarih tezlerinin etkisini de eklemek gerekir.
69- Kadir Mısıroğlu ile olan fotoğrafı İsmail Kahraman'ın kimin fikirlerinden etkilendiğini açıkça göstermektedir.
70- Mısıroğlu ve Necip Fazıl kaynaklı uyduruk tarih zaman içinde filizlenerek günümüze kadar gelmiştir. Atatürk’e yönelik kararlı ve sistemli şekilde sürdürülen bu kara propaganda internetin hayatımıza girmesiyle iyice artmıştır.
71- “Trol” diye tabir ettiğimiz sosyal medya elemanları tarafından servis edilen iftiraların internette hızla yayılmasıyla mesele, içinden çıkılması zor bir hâl almıştır. Geniş kitleleri etkileyen bu tarih yalanlarına cevap verilmesi ihtiyacı doğmuştur.
72-Bizler, üç beş tarihçi elimizden geldiğince uyduruk tarihle mücadele ediyoruz. Bunu belgelerle gerçek tarihi yazarak, iftiralara cevap vererek yapıyoruz. Ancak sizlerin desteği çok önemli. Destek vermezseniz, milli mücadeleyi yok sayan zihniyetle fikir mücadelemizde yeniliriz.
73- Yazmak bizden, etrafınıza anlatmak sizden. Yılmadan ve yorulmadan anlatmalısınız. Bir daha, bir daha, bir kez daha. Cehaletle ancak böyle mücadele edebilirsiniz.