menu search
brightness_auto
more_vert

image

Hırslı bir girişimci olarak tanımlanan Phil Knight, okulda Japon spor ayakkabılarıyla ilgili bir sunum gerçekleştiriyor. İleride bir dünya devi olacağından habersiz bir markanın doğuşunun ilk adımı da böylece atılmış oluyor. Phil okulda yaptığı ve oldukça ses getiren bu sunumunimage

ardından solduğu Japonya'da alıyor.Sunumunu yaptığı markanın ABD distribütörlüğünü henüz var olmayan Blue Ribbon Sports şirketi adı altında almayı başarıyor. Ayakkabıları sipariş ediyor fakat ortada bir problem var. Ücretini ödeyecek parası yok. Babasından borç alıp ayakkabılarınimage

parasını ödeyen Phil ilk soluğu beden öğretmeni anında Bowerman'ın ya alıyor. Çünkü o bir sporcunun nasıl bir ayakkabı kullanması gerektiğini en iyi bilen kişilerden biri. Ayakkabıların test edilmesine ve sürekli geliştirilmesine zaten kafa yoran Phil onunla bir ortaklık kuruyor. 

Bowerman ise ayakkabıların daha da gelişmesi için evine bir atölye inşa ediyor.

Phil ise işin pazarlama kısmını üstlenip soluğu sahada alıyor. Her şey yolunda giderken Japonya'daki ayakkabı üreticisi, Phil'den habersiz Amerika Birleşik Devletleri'nde yeni distribütör arayışına

image

girdiğini duyuruyor. Girişimcinin belki de hayatının dönüm noktasını oluşturacak hamle tam da bu noktada yaşanıyor. Adını Yunan zafer tanrıçası Nike'den alan marka da böylece kurulmuş oluyor. Başarı hikayesi ile başlayan yazımız sonradan günahlarla doluyor.Asla geri durmadığı 

en büyük günah şüphesiz çocuk işçiler Nike'de bu suçu işleyen şirketlerden biri.Fakat bu çocuk işçilerin Amerika Birleşik Devletleri'nde ya da Avrupa'da çalışmadıklarını söylemeliyim Çünkü buna cesaret edemiyorlar.Bu yüzden Afrika'da ya da Güneydoğu Asya'daki çocuklarıimage

tercih ediyorlar. Yetişkin bir insanın 12 saat mesaiden sonra bazı sağlık problemleriyle karşı karşıya kalabileceğini herkes bilir. Nike bunu görmezden geliyor. Çocukları da işçi trafiğine dahil ederek 16 saati aşan mesailerle üretimini devam ettiriyor. Üstelik bu yasa dışı çocuk

image

işçiliğine ek olarak, üretiminin bir kısmını Güney Amerika'ya da kaydırarak, nispeten işsizliğin fazla olduğu ülkeleri tercih ediyor. Sebebi ise herkesin tahmin edebileceği üzere maliyetleriniazaltmak. Peki sadece çocuk işçi çalıştırıp maliyetlerin düşmesini mi hedefliyor?

image

Tabii ki hayır. Ekstra mesailer , düşük ücretler gibi günahların yanı sıra işçilerin sağlığını tehdit edecek bir takım uygulamalar da yine şirketin üretim metotlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. 

Büyük fırınlar kuruluyor. Fabrikalarda giysi ve diğer ürünler yakılıyor. İşçiler kötü koşullarda çalışmakla kalmayıp fırından çıkan dumanla zehirleniyor. Giysilerle birlikte diğer ürünlerin de büyük oranda plastik içerdiğini hesaba katarsak o duman sadece işçilerin sağlığına 

zarar vermiyor. Çevreye verdiği zarar onarılması güç yaralar açıyor. Nike gibi büyük bir firmanın üretim için attığı bu adımlar ve izlediği yol şüphesiz birçok firmanın da öne kalmasına, aynı hataların devam etmesine yol açıyor. Nispeten geri kalmış ülkelerin seçilmesi bir tercihimage

değil, bilinçli bir metot olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle bu ülkelerin istihdam ve yatırım ihtiyacını iyi değerlendiren firmalar, denetime ve soruşturmaya takılmadan rahatça üretim yapabiliyorlar. Bu da o bölgelerin neden seçildiğinin en net cevabı. Şeffaflık konusunda birçok 

eksiği bulunan marka, sürdürülebilirlik açısından henüz başlangıç seviyesinde diyebiliriz. Bu kadar büyük bir markanın başlangıç seviyesinde olmasınınsa ne kadar büyük bir tehlike oluşturduğunu açıklamaya gerek olmadığını düşünüyorum. Nike, tedarik zincirinde çevre dostu 

ürünlerine geçiş sürecinin 2025'e kadar uzayacağını açıkladı. Gaz emisyonları ve diğer konular hakkında projeler açıklasalarda perdenin arkasında neler yaptıklarını artık biliyorsunuz. Bu projeleri açıklamalarının nedeni duyarlılığı oluşmuş müşteri kitlesini kaybetmek.image

Aynı H&M'in yaptığı gibi sürdürülebilirlik adı altında insanların iyi niyetini suistimal edildiğini savunanlar var. Şimdi ele alacağımız konu Nike'nin kullandığı hayvansal ürünlerle ilgili. Hemen hemen herkesin bir spor ayakkabısı olduğunu varsayalım. 

Bu ayakkabıların içindeki doku tüy ve elbise veya ona benzer bir yapıda oluyor. Şirket bu ürünlerde egzotik saç veya derisinin kullanılmadığını savunuyor. Buna ek olarak angora ve kürk kullanmadıklarını da ifade ediyorlar. Fakat asıl materyalleri olan yün, deri ve kuş tüyü gibi 

malzemelerden bahsedilmediğini görüyoruz.Bu materyallerin bahse konu olmamasının en önemli gerekçesi şüphesiz çokça tüketiyor olmaları.Tabiri caizse yaptıkları açıklamalar bir şeffaflık gibi lanse edilse de asıl meseleye dokunulmadığından bir takım gerçekler gün yüzüne çıkamıyor. 

Bu gayet makul bir hamle çünkü hayvanların yününden, derisinden ve diğer muhtelif noktalarını kullandıklarını açıkladıkları an Avrupa ve ABD tarafından büyük bir kamuoyu tepkisiyle karşılaşmalarıysa neredeyse kesin.Şirkete ilişkin genel bir analiz yapmak gerekirse Nike, bulunduğu 

sektör ve pazarladığı ürünlerden dolayı çevre dostu veya işçi haklarına saygılı bir firma olamıyor. Bugün olmak istese epey zamana ihtiyacı olduğu da kesin. Çünkü hedefledikleri kar marjları onları arka planda bazı illegal işleri yapmaya sevk ediyor. Nike, Brooklyn'deki bir sanat 

kolektifiyle iş birliği yaparak şeytanın numarası olarak bilinen 666 ismiyle bir ayakkabı tanıttı. Tanesi neredeyse 1100 dolara satışa sunulan 666 çift ayakkabı saniyeler içinde tükendi. Fakat işbirliği yaptıkları kişinin tarzı ayakkabının ters haç ve pentagramlar içermesineimage

Amerikan kamuoyundan çok büyük tepkiler geldi. Ayrıca bu ayakkabıların insan kanı içerdiğini de bu noktada belirtmeliyim.

İşte tüm bu tepkilerin bir sonucu olarak Nike işbirliği yaptığı konusunda kollektife apar topar marka ihlali davası açarak tabiri caizse partnerini 

yarı yolda bıraktı. Peki bu kadar büyük bir markanın işçilerinin ödemesini yaparken cinsiyetçi bir tavır aldığını ve kadın çalışanlara mobbing uyguladığını söylesem? Dört Nike çalışanı kadın üstte saydığım nedenlerle şirkete dava açtı. Hatta şirketin insan kaynakları yöneticisi

image

yeterince kadına terfi veremediklerini açıkladı. Nike bireysel mağduriyet iddialarıyla kamuoyunda adını duyduğumuz bir şirket, Amerikan Futbol Ligi NFL'in tanınan simalarından biri olan Odell Decombe Jr. Marka tarafından mağdur edildiğini iddia ederek hukuki süreç başlatmıştı. 

Gerekçi olarak yeterli ekipman sağlanmadığı ve sözleşmede yer alan paranın 20 milyon dolar eksik ödendiği öne sürüldü. Bu konuyu sosyal medyada detaylıca anlatan Odell, hiçbir sporcunun markalardan dolayı zarar görmemesi için böyle bir mücadele verdiğini söylüyor.

image

Gelelim çıkardığımız sonuçlara. Çalışma şartları, çevreye verdiği zarar neredeyse her döneme eleştirilen markanın, tüm bunları ek olarak kullandıkları maddeler nedeniyle çevreye ve çalışanların sağlığına büyük zararlar verdiği görülüyor. 

Fakat tüm bu sebepler nedeniyle bir soruşturma geçirmediğini de söylemeliyim.

thumb_up_off_alt 1 beğenilme thumb_down_off_alt 0 beğenilmeme

Cevabınız

Görüntülenecek adınız (isteğe bağlı):
Gizlilik: E-posta adresiniz yalnızca bu bildirimlerin gönderilmesi için kullanılacak.
İstenmeyen Reklam Koruması:
Gelecekte bu doğrulamadan kurtulmak için, lütfen giriş yapınız veya kayıt olunuz.

İlgili Başlıklar

thumb_up_off_alt 0 beğenilme thumb_down_off_alt 0 beğenilmeme
0 cevap
thumb_up_off_alt 0 beğenilme thumb_down_off_alt 0 beğenilmeme
0 cevap
thumb_up_off_alt 0 beğenilme thumb_down_off_alt 0 beğenilmeme
0 cevap
thumb_up_off_alt 0 beğenilme thumb_down_off_alt 0 beğenilmeme
0 cevap
thumb_up_off_alt 0 beğenilme thumb_down_off_alt 0 beğenilmeme
0 cevap
...